Okumalar

Heavy Metal Islam

Read Time:1 Minute, 40 Second

Bu kitap ile ilk karşılaştığımda herhalde şaka yapıyorlar dedim. Zira İslam ve Heavy Metal aklımın ucundan geçmeyen, ikisini bir araya oturtamayacağım iki kavram idi. Oysa daha sonra öğrendim ki böyle bir gerçek var, kapalı kapılar ardında yükselen bir isyan.

Heavy Metal Islam
Heavy Metal Islam

Söz konusu kitabın yazarı Mark LeVine ilk defa bu kavram ile 2002 yılında Fas’ta seyahat ederken tanışmış. O zaman bunu ‘müziksel, kültürel ve politik bir değişim’ olarak kabul eden yazar beş yıllık serüvenine başlamış. Bu süreç içerisinde imkânı olabilecek her Müslüman ülkesini ziyaret etmeye başlamış. Söz konusu ülkelerde, Müslüman toplumda rock, reggae, punk, metal, alternatif ve hip-hop kulvarını incelemeye başlamış.

Mick Jagger, Dr. John ve Ozomatik gibi sanatçılar ile çalışsan ve aynı zamanda da California Üniversitesi’nde Orta Doğu dersi veren Mark LeVine bu bağlamda elbette çok şanslı. Kitapta ele aldığı sonuçlar olukça etkileyici. Yazara göre metal, punk, hip-hop, reggae ve rap tarzları genç Müslüman’lara ‘kendine saygı, cesaret ve özgüven’ vermekte.

Kısacası bu müzikseverler baskıcı topluma ve devlete Rage Against The Machine’den alıntı yaparak ‘Fuck You, I Won’t Do What You Tell Me’ diyor. Aynen 40-50 yıl önce Batılı gençlerin yaşadıkları gibi. Yazar, Faslı rock sanatçısı Reda Zine ile yaptığı röportaja göndermede bulunarak, Müslüman toplumlardaki gençlerin Heavy Metal dinlemelerini hayatlarının zaten ‘Heavy Metal’ olduğuna yoruyor. Müziklerindeki sertlik ve kızgınlık LeVine’in tanısına göre toplumdan gelen haksızlık, saygısızlık, yolsuzluk, baskınlık, vurdumduymazlık ve hoşgörüsüzlükten kaynaklanıyor. Tüm bunların hepsi ise pozitif bir geleceğin önünü kapattığından dolayı gençlere ciddi huzursuzluk aşılıyor. Bu şemaya göre, bazılarının hazmetmesi zor ama Ozzy Osbourne genç Müslüman gençlerinin kurtarıcısı oluyor. Kan ve nefret kokan bir ortamda gerilen sinirler müzik ile çıkış yapıyor genç ruhlardan.

Tüm bu vurgu ve tanımlar ışığında LeVine okuru Fas’tan Mısır’a, Filistin’den Lübnan’a, İran’dan Pakistan’a sürüklüyor. Bu serüvende yazar, söz konusu ülkelerde müzisyen ve sanatçılar ile tanışıp, gelişmekte olan akımın, demokratikleşmenin, gerçek otoriterleri olduğuna şahit ediyor bizleri. Yapılan müzikler pek çok müzikseverin zevkine uymayabilir ancak yapılmakta olan bir devrimsel hareket. İşte buna saygı duymak zorundayız.