Karalamalar - Scribbles

Dünyanın Tüm Sabahları / Tous Les Matins Du Monde

Read Time:3 Minute, 56 Second

Jean Pierre Marielle’in canlandırdığı 17. yy. Fransız viyola da gamba (daha sonra çello olarak bilinecek) yorumcusu ve besteci Sainte-Colombe ile Gérard Depardieu’nün canlandırdığı, ünlü öğrencisi Marin Marais’nin ilişkilerini anlatan, aralarında “En İyi Müzik” dalının da bulunduğu yedi César Ödülü kazanan, Dünyanın Tüm Sabahları ile hepimizin hayatı öyle ya da böyle bir şekilde kesişmiştir. Eğer kesişmediyse de umarım bu yazım buna vesile olur.

Filmin etkisi istisnalar hariç hep büyüleyici olmuştur, sevilmiştir ve film, tekrar tekrar izlenmek üzere arşivlenmiştir. Bir film hakkında bu kadar olumlu unsur yazılabiliyorsa o bir klasik olmayı hak ediyor demektir. Dünyanın Tüm Sabahları (Tous Les Matins Du Monde) bunu gerçekleştirirken müziğinin ve sinematografisinin haricinde, oynayan sanatçıların görevlerini tam ve aksaksız olarak yerine getirmesi ile sağladı. Sanatçılar filmdeki tüm enstrümanları olması gerektiği gibi tuttular, yaylar üzerindeki hareketler olması gerektiği gibiydi ve müzik ile enstrümanlar birebir örtüşüyordu.

Bunu gerçekleştirmek kolay gibi görünse de aslında hiç de öyle değil. Dönemsel müziği işleyen çoğu filmde bu unsur üzerine fazla düşünmezken Dünyanın Tüm Sabahları bunu gerçekleştirirken müziğinin ve sinematografisinin haricinde, oynayan sanatçıların görevlerini tam ve aksaksız olarak yerine getirmesi ile sağladı. bunun tam aksini yaptı adeta her şey yerli yerinde kusursuz bir ayrıntı ile çekildi.

Dünyanın Tüm Sabahları‘nın işlediği ana konu “müzik nedir?” sorusu etrafında yapılanmakta. Tüm aşk meşk ilişkilerini arka plana atarsak filmdeki ana amaç, kusursuz bir yeteneğe sahip olan öğrencisine, kralın müzik şaklabanı olmaktansa müzisyen olmayı öğretmeye çalışan bir ustanın savaşı. Ustanın ne kadar başarılı olup olmadığı ise filmin sonunda ölüm döşeğinde onu ziyarete gelen öğrencisine sorduğu “Müziğin krallar için olmadığını anladın mı?” sorusu ile netleşiyor.

Bu soruya öğrencisi “Müziğin Tanrı için olduğunu öğrendim” şeklindeki cevabını vermesine istinaden usta “Hayır. Tanrı kendi adına konuşabilir,” der. Karmaşık “müzik nedir?” sorusunun cevabı filmin içinde yatıyor, ancak çıkartmak için biraz uğraşmanız gerekecek.

Tüm bu sinematik şölen ekranda dönerken, arka fonda dinlediğiniz müzik ise tüylerinizi diken diken ediyor. Filmin başarısındaki bir temel unsurda, hiç kuşkusuz içerdiği ve işlediği müzik. Adeta film boyunca müzik ekrandan uzanıp seyirci ile temas kurup sohbet ediyor.  Bu ise dünyanın en iyi bas viyola da gamba sanatçısı Jordi Savall sayesinde gerçekleşiyor.

1941 yılında İspanya’nın Igualada kasabasında hayata gözlerini açan Jordi Savall, altı yaşında müzik ile tanıştı ve bunu tutkuya dönüştürdü. Barselona konservatuarını başlayan sanatçı 1965 yılında viyola da gamba ile çalışmaya başladı. Kendini o zamandan beri, 18. y.y. sonlarına doğru müzik sahnesinden yok olan bu karmaşık ve mütevazı enstrümanın repertuarını geliştirmek ve tanıtımını yapmaya adadı.

1974 yılında soprano eşi Montserrat Figueras ve farklı ülkelerden gelen sanatçılar ile birlikte, adını İtalya ve İber Yarımadalarının eski zamanlardaki isminden alan, Hesperion XXI adında bir topluluk kurdu. Bu grupla birlikte sanatçı Ortaçağ, Rönesans ve Barok müzikleri üzerine araştırmasal çalışmalar üretmeye başladı. Müziğin dinginliği ve sadakatini sonuna kadar savunan topluluk, Jordi Savall’ın otantik çalgıları büyük bir ustalıkla kullanmasının vermiş olduğu avantaj ile kısa bir sürede mükemmel teknikleri ve müziksel duyarlılığa dayalı yorumları ile klasik müzik dünyasının yıldızı oldu.

Klasik müziğin kaymak tabaka veya azınlık bir kitleye hitap etmediğini iddia eden Jordi Savall, böylece Hesperion XX topluluğu ile çıkarttığı çalışmaları sayesinde bu müziği genç kitlelere sevdirmeyi başardı. Bunu yaparken aslında mucizeler yaratmadı, sadece müziğe olan tutkusunu kullandığı enstrümanlar sayesinde genç kitlenin anlayabileceği bir ortama soktu. Özellikle kullandığı otantik çalgılar ile 16. ve 17. yüzyıl halk müziğinin yeniden gün ışığına çıkarılmasını başaran sanatçı bilinçli gençlere kitlesel müziğin monoton akımına bir alternatif yarattı.

Tous les matins du monde filminden bir sahne
Tous les matins du monde filminden bir sahne

1991 tarihli Dünyanın Tüm Sabahları için sanatçı, yoğun bir araştırmaya girerek detaylı bir şekilde Sainte-Colombe ve Marin Marias’ın çalışmalarını inceledi. Uzun bir çalışma sonrası filmin tablosal atmosferine uyacak şekilde altı beste Sainte-Colombe’dan ve yedi beste Marin Marias’tan seçildi. Jordi Savall’ın yönetiminde tekrar kaydedilen bu besteler, son halleri ile 64 dakikalık “Dünyanın Tüm Sabahları” albümünde yer aldı.

Özellikle Marin Marias’a ait olan ‘Second Livre de Pièces de Viole’ kayıtları ayrıca dikkat çekti. Albüm boyunca hissedilen insan sesi ve viol da gamba arasındaki tınlaşım ise çok renkli ve samimi bir etkileşim yarattı. Albüm bir milyondan fazla satarak klasik müzik dünyasında o zamana kadar bir benzeri daha görülmemiş başarıya ulaştı.

Dönemsel müziğinin şüphesiz en büyük yorumcularından biri olarak gösterilen Savall, virtüöz, yaratıcı ve araştırmacı kimliğiyle tarihi müziğin günümüzde yeniden değerlendirilme sürecini böylece başlatmış oldu. Filmin müzikleriyle “Caesar En İyi Film Müziği” ödülünü alan sanatçı yaklaşık yüzün üstünde kayda ve aralarında “Grand Prix de Disque”, “Double Disc of Gold” ve “Diapason d’Or”un da bulunduğu pek çok saygın ödüle sahip.

Dünyanın Tüm Sabahları filminin müzikleriyle dünyaca ün kazanan, günümüz müzik dünyasının en sıra dışı ve önemli isimlerinden birisi olan Jordi Savall ve ekibi sık sık Türk seyircisi ile buluşmakta (en azından pandemi öncesi). Seyircide bu buluşmalara oldukça yoğun ilgi gösteriyor.

Dünyanın Tüm Sabahları
Dünyanın Tüm Sabahları