Karalamalar - Scribbles

Din, Ritüel ve Müzik

Read Time:4 Minute, 33 Second
MESELE: NE ZAMAN RİTÜEL VE DİNSEL MÜZİK ÇİZGİYİ GEÇİP PERFORMANS SINIRLARINA GİRER?

Dünyanın belirli köşelerinde, belirli dönemlerde müzik festivalleri gerçekleşmektedir. Her festival kendi bünyesinde farklı kitlelere, amaçlara ve müzik türlerine hitap etmektedir. Ancak son zamanlarda dinsel müzik ağırlıklı festivaller ortaya çıkmaya başladı. Dinsel müziğin olduğu gibi mistik veya etnik yöresel melodiler ile karışımı olarak sunulan eserler gün geçtikçe müzik avcılarının daha yoğun ilgisini çekmeye başladı. Bu, aynı zamanda söz konusu ülkenin, müziği vasıtasıyla farklı bir yönden ulaşılamamış bir kitleye ulaşması anlamına geliyor.

Dinsel, ruhani müzikle belki de ilk dikkatleri üstüne çeken kişi Pakistanlı üstad Nusrat Fateh Ali Khan olmuştur. 1948 – 1997 yılları arasında aramızda olan bu büyük müzik üstadı hiç kuşkusuz Qawwali* müziğinin öncüsüdür ve müzik dünyasına dinsel içerikli melodileri tanıtan sanatçıların başını çekmektedir. Qawwali’nin geleneksel yapısını modern enstrümanlar ve elektronik müzik katkısı ile ritüellikten performans niteliğine cesurca taşıyan üstad Nusrat Fateh Ali Khan, kapılar arkasında, dinsel mekânlarda icra edilen bu gizli müziği dünya platformuna hakkı ile taşımasını bilmiştir.

Böylece farklı dinlerin inançları gereği üretilen müzikli ibadet biçimleri, dış dünyaya kapalı olan mekânlardan, cesur sanatçılar tarafından sahneye konulmuştur. Doğal olarak aşırı uç kesim tarafından ibadetin belirli dönemlerde parçası olan bu müziğin bir şekilde performansa (insanları eğlendirmeye) dönüşmesi tepki almıştır. Ancak göz ardı edilen çok önemli bir unsur vardır ki, gizli kalmış bu müziğin dünyaya sergilenmesi tüm dinleyenleri birbirine yakınlaştırmış, zamanında açılmış olan çatlakları bir şekilde sıvalanmıştır. Müzik vasıtasıyla insanlar başka bir kültürü öğrenmeye başlamıştır.

Yine de söz konusu müziğin hak ettiği kadar ilgi çekmediğini belirtmek gerekir. İnsanların hala bu tür müziklere bir öcü gibi baktığı maalesef aşikârdır. Sunulan müziğin güzellikleri, kültürü ve eskilere kadar uzanan tarihi ne yazıkki dar görüşler tarafından algılanmamakta ve korku ile beslenen çekimserlikle dışlanmaktadır. Elbette herkes böyle davranmayıp, müziğin derinliklerinde neler yattığını algılayabilecek cesarettedir. Nitekim bu tür müzik adamlarının varlığı sonucu uzun yıllardan beri dinsel, etnik müzik üzerine festivaller düzenlenmektedir.

Bunların arasında belki de en bilineni ve zengin olanı her yıl Haziran ayında Fas’ın Fes kentinde gerçekleştirilen Fes Festivali (www.fesfestival.com). Festivalin katılımcıları ise dünyanın her köşesinden… İspanyol Flamenko’sundan, Mısır Medih müziğine, Fas Sufi müziğinden, Hindistan Kathak danslarına, Amerikan Gospel korolarından, Fransız Barok müziğine, İtalyan Paskalya danslarından, Türk Sema gösterisine, Irak mistik şiirlerinden, Kolombiya töresel kızılderili müziğine ve daha nice müzik türevlerinin dokunduğu bir çalışma alanı. Bu tür festivaller ruhsal diyaloğun, küresel mistizmin enerjisi ile dolan tam pozitiflik ile yüklü bir barış karargâhı oluyor. Ruhsal coşkunun, barışın ve küresel ritmin attığı yegâne paylaşım noktası.

Bu oluşum içinde olan festivaller normalde mekân olarak da ayrıcalıklılar. Müziğin büyüleyici atmosferinden dolayı konser mekânı çok önem kazanıyor. Örneğin Fes Festiva’li 14. yüz yıldan kalma bir kalede ve bir kaç otantik tarihi evde gerçekleştirilmiş. Böylece müzik ve mekânın bütünselliği ile keyifler doruklara çıkıyor. Bu tür festivaller sadece müzik içerikli olmayıp her gün belirli konular üzerine toplantılar ve sunumlar gerçekleşmektedir. Genelde sosyal-politik içerikli, ekonomik ve kültürel başlıklı konular üzerine yapılan toplantılar farklı kültürlerin birbirine kaynaşması için en uygun ortamları sağlamaktadırlar.

Bu tür festivaller tüm dünya karmaşık müzik severlerin dikkatini çekmekte. Farklı dillerde iletişim halinde olan dinleyiciler, festivallere ayrı bir özellik katmakta. Müzik severlerin kuşkusuz en fazla dikatini çeken konserler ise dinsel ağırlıklı, mistik, etnik ve ibadet vari müzikler. Özellikle Sufi nağmelerin olduğu konserler daha yoğun geçmekte. Müziğin kişilerin ruhuna ve zihnine nufüs etmesi en büyüleyici tecrübelerden biri.

Dinleyenin fiziksel ve zihinsel şuurunu dış dünyaya kapatıp bir başka meditasyon boyutuna taşıyabilen etnik müzik, kişinin merkezi ile iletişimi sağlamaktadır. Dinsel/etnik müziğin var olduğu festivallerin bu kadar ilgi uyandırıyor olmasının en önemli nedeni ise, normal koşullarda seyirciler önünde icraa edilmeyen müziklerin özel konserler ile müzik takipçilerine sunulması. Bu ender ve zor yakalanan bir ayrıcalık.

Bu tür festivallerde dinleyebileceğiniz bazı eşsiz müzik türleri şöyle: Zimbabwe’de Shona Mbira Müziği (Shona halkının Zezuru kabilesinin temel geleneksel müzik enstrümanı. Yaklaşık 1000 yıldan beri ritüellerde kullanılmakta); Haiti’den Rara (Rara müziğinin temel enstrümanı keçi derisinden yapılmış; genellikle hareket halinde ziller eşliğinde çalınan bir davul); Pakistan’dan Qawwali; Küba’dan Santeria; Türkiye’den Sufi ve İtalya’dan Tarantella. Bu liste uzayıp gidiyor… Müziklerin alışkın oldukları mekanlardan çıkıp uluslararası bir dinleyici önünde uygulanması ve izleyenlerin mükemmel katılımı sonucu bu müzikler ritüel kişiliklerinden çıkıp performans sanatına soyunuyor. Bu belki ilk başta yadırganabilir ancak mükemmel bir uyumun olduğu bir ortamda, saygı ve hoşgörü içerisinde neden olmasın ki? Bu, söz konusu ortamda bulunan herkese farklı bir kapı açacak kadar kuvvetli bir iletişim kaynağıdır.

Bir sanatçının ve/veya müzisyenin temel rolü seyirciyi eğlendirmektir. Bu tür bir beklenti standart festivallerin hepsinde seyircilerin çoğunluğunda vardır, ancak büyüleyici bir atmosferde gerçekleşen kutsal-etnik bir festivalde seyircilerin böyle bir beklentisi yoktur. Çoğu sözlerin kutsal metinlerden uyarlandığı müzikleri dinleyen farklı dinlerden müzikseverler, o an kendilerini bir bütün olarak hisseder. Bu tarz ortamlarda ne bir ayrım, ne bir çelişki, ne de bir ihtilaf yaşanmaz. Sonuçta karşılarına çıkan gruplar sundukları müziği bir eğlence olarak değil bir tören olarak sunmaktadır. Önceleri sadece sadık müzik dinleyicilerinin rağbet ettiği bu festivaller son yıllarda dünya basınının da ilgisini çekmeye başladı ve bunun getirdiği globalleşme sonucunda ritüel ve performans arasındaki çizginin gün geçtikçe azaldığı çok rahat gözlemlenmektedir. Ancak sadece barış ve iç huzuru önemseyen bu tarz festivallerde, günümüz dünyasının kaosunda globalleşmesi korkunç olmasa gerek. Zaten müziğin ana teması bir birliktelik, iletişim, kültür alışverişi değil mi?

*Qawwali: Qawwali müziği İslamiyet’teki Sufi müziğine oldukça yakın bir müzik türüdür. Ana teması Tanrı’ya yakınlaşmaktır. Kökü İran’a kadar uzanan genel tanıma göre bir sufi müziğidir. Ancak Qawwali kelime anlamı olarak “kelime” anlamına gelmektedir. Daha net olmak gerekirse “yüce sesi temsil eden kelime” anlamına gelmektedir. Müziğin ana teması dinlemek, ses ve kelimeler üzerine kurulmuştur.