Dr. Shinichi Suzuki
Kanımca müzik konusunda dünyaya hediye edilen en önemli metotlardan biri Japon keman sanatçısı ve öğretmeni Dr. Shinichi Suzuki tarafından yaratılmış, başarılı sonuçlar vermiş ve bütün dünyada müzik eğitimcileri tarafından kabul görmüş bir okul öncesi müzik öğretim metodu. Japonya’nın şu ana kadarki en değerli kültürel ihracatı.
1930’larda Suzuki’nin kendisi tarafından tasarlanan metodun ana felsefesi her çocuğun kendi dilini konuşmasını öğrenmesi gibi doğal olarak bir müzik aleti de çalabileceğini savunmaktadır. Suzuki tarafından kurulan “Yetenek Eğitimi Araştırma Enstitüsü’nün verilerine göre 46 ülkede yer alan 400bin çocuk Suzuki metodu sayesinde müzik yapıp enstrüman çalıyor.
Bunların sadece 20bin’i Japonya’da. Enstitünün değerlendirmesine göre Suzuki metodu Japonya dışında daha bir etkin olup ülke içerisinde ne yazık ki hak ettiği ilgi düzeyinde değil. Maalesef bu Japonların dünyaya hediye edip kendi içlerinde değersizleştirdikleri sorumlu bir oluşum zincirinin bir halkası daha. Örneğin “değişken dünyanın resimleri” olarak bilinen Ukiyo-e sanatı 19. yüzyılın ikinci yarısında Japonya’dan ihraç edilen ürünleri sarmak için bir paket ambalajı olarak kullanıldı.
Bu Japon tahta blok baskı sanatı, 17. – 20. yüzyıllar arasında yapılan, eğlence merkezi, tiyatro, tarihi efsane ve çeşitli doğa motiflerinin resimlerinden oluşmaktadır. Bu paket ambalajları Batı’ya ulaşınca Avrupalı Empresyonist sanatçılar tarafından hemen algılanıp benimsendi ve hızlı bir şekilde üretilmeye başlandı. Ne yazık ki hala Japonya sayısız değerli sanatsal oluşumu gibi buna da önem vermemekte ve Batı’ya kaptırmış durumda.
1930’ların başlarında hayata geçen Suzuki metodu ve eğitim bilimi ilk andan itibaren yanlış anlaşıldı. Yirmi yaşlarının çoğunluğunu Berlin’de geçirdikten sonra Tokyo’ya dönen Suzuki bir anda kendisine karşı yoğun bir ilgi olduğunu fark etti. Özellikle müzik öğretmeni olarak pek çok Japon Suzuki’nin peşinden koşmaya başladı. Bay Suzuki’nin ilk öğrencileri dönemine göre bariz yetenekli gençlerdi. Hele hele klasik müziğe olan ilgi az ve müzisyenler oldukça nadirken böyle bir yetenek pınarına denk gelmek tüm Japonları sevindirdi ve her mecrada bu gençler birer mucize ve dahi olarak lanse edildi.
Bay Suzuki bu tür tanıtımlardan hiç hoşlanmazdı. Ona göre müzik yapmak ve onu öğrenmek her çocuk için mümkündü. Onun bakış açısında pastoral bir yaklaşım vardı: metodun ana hamurunda kitle halinde profesyonel müzisyenler yaratmak değildi aksine bu genç ruhları birer değerli, sorumlu, duygusal ve düşünceli insan olmaya yönlendirmekti. Bu imkânı verip birer “yüce yürekler” işlemekti.
1941’de basılan “Powerful Education” başlıklı kitabında Suzuki Japonya’nın eğitim sistemini değiştirmek için öneri ve çağrıda bulundu. Suzuki’ye göre zamanın hocaları genç beyinlere karşı sabırsız ve en hızlı şekilde umutlarını kesiyordu. Özellikle arkada kalan öğrencilere karşı hocaların çok sert bir ayrımcılığı vardı. Yapıcı olmanın aksine kesip atmayı tercih ettikleri bir felsefeyi sürdürmeyi tercih ediyorlardı. Suzuki bunun tamamıyla tersini savunarak bir keman çalmayı öğrenirken asıl önemli olan unsurların sabır, sürekli tekrar ve cesaretlendirme olduğunu vurguluyordu.
Bu iddialar dönemi için çok cesur ve sert bulundu. Japon İmparatorluğu sağlıksız büyüme umutları ve çabasıyla 1937’de Çin’e savaş açtı. Böyle bir ulusal seferberlik döneminde Suzuki’nin müzik yapan öğrencileri milliyetçi olmamakla suçlandı. Böylesine baskıcı bir dönemde Suzuki’nin değişiklik önerdiği felsefesi bağnaz kafalarda her yer edinemedi ve hiçbir şekilde hoş karşılanmadı. Japonya başlattığı bir savaşı daha kaybetmek üzereyken Dr. Shinichi Suzuki bir kitap daha yazdı ve bunda da ilkokul eğitim sisteminde reform yapılması gerektiğini vurguladı.
Japonya’nın yenilgisiyle savaşlar bitti ve Mart 1955’de Suzuki 1.200 öğrencisiyle birlikle Tokyo’da ilk ciddi sınavını verdi. Siyah beyaz giyinmiş öğrencilerinin karşısında ayak hareketleri ve kemanın sopası ile adeta bir orkestra şefi gibi darandı. Öğrencilerini zor parçalarda yönlendirdi ve yönetti.
Bunların arasında J.S. Bach’ın Çift Keman Konçertosu’nda vardı. Bu konserin haberleri kısa zamanda Yeni Dünya’ya ulaştı ve bu Japon mucizesine tanık olmak için pek çok müzik adamı Japonya’ya yol aldı. Suzuki’nin yaklaşımı Amerika’da çok ses getirdi. Zira daha 10 yıl öncesine kadar savaşta oldukları bu ülkenin genç müzisyenleri Batılı sanatçıların eserlerini seslendiriyordu. İşin ilginç tarafı bu çocuklar biraz daha erken doğmuş olsalardı muhtemelen Amerika ile savaşan askerler arasında yer alacaklardı. Suzuki herkese müziğin gücünü kanıtlamış oldu ve böylece daha yumuşak bir Japonya için de ciddi adımlar attığını kanıtladı.
Amerika’nın atılımlarıyla birlikle Suzuki Metodu diğer ülkeler tarafından da kolayca benimsendi ve uygulanmaya başlandı. Bunun en büyük nedeni metodun sorunsuz ve başarılı olarak çalışıyor olması. 1963 yılıyla birlikte Dr. Suzuki öğrencileri ile birlikte turneye çıkmaya başladı. Başta Birleşmiş Milletler Merkezi olmak üzere Carnegie Hall’da daha konserler verdi. Ne yazık ki bu ilgiyi destekleyenler arasında Japon Hükümeti’nin hiçbir katkısı olmadı. Hükümet hala müzik ile bu yenilikçi yaklaşıma sıcak bakmıyordu.
Ancak Dr. Suzuki misyonunda yalnız olmayıp destekçileri sayesinde ilgi alanını genişletmeye başladı. Sony’nın ortaklarıdan Masaru Ibuka bu destekçilerin başında geliyordu. 1970’lere gelindiğinde Dr. Suzuki’nin metodu dünya çapında bir fenomene dönüştü. Normal müzik eğitimin adı bile geçmeyen Hindistan ve Endonezya’nın en ücra köşelerinde dahi Dr. Suzuki’nin metodu kullanılmaya başlandı. Onun sayesinde çok zor repertuarlar çalınıp icra edilebilmeye başlandı. Genç müzisyenlerde enstrüman çalma yeteneklerini Suzuki’nin metodu sayesinde geliştirdi.
Bu süreçte ne yazık ki Suzuki kendi hükümeti tarafından hak ettiği değerli hayatının sonuna kadar görmedi. Hatta hala gördüğü bile şüpheli. Ancak bu müzik adamı tek tek işlediği temel taşlar sayesinde arkasından hep çok çocuğu sürükledi. Bazılarının müzisyen olmasına vesile olurken bazıların da müziğe olan ilgisini doğurdu. Böylesine onurlu bir misyonu benimseyip kendi müziksel metodunu geliştirip tüm dünyaya hediye eden Dr. Shinichi her müzisyen tarafından sahiplenmeli ve anılarında yaşatılmalı. Yaptığı çok büyük ölçekli bir sorumluluk…
Suzuki Metodunun Amaçlarını Dr. Belir Tecimer Kasap’ın (H.Ü. Devlet Kons. Öğr.Üyesi) kaleminden şöyle sınıflandırabiliriz.
Suzuki metodunun ana amacı, çocukların müzik yoluyla bir bütün olarak yetiştirilmesidir. Dr. Suzuki bütün hayatı boyunca çocukların müzikal algılama yolu ile güzelliğin farkına varmalarını ve onların insanlara saygı duymalarını sağlamayı hedeflemiştir. Suzuki’nin felsefesine göre, çocuklar gelişim süreci içerisinde kendine güvenen, inanan, zor şeyleri denemeye kararlı, disiplinli, konsantre olabilen, müzikten her zaman hoşlanan, yetenekli ve müziğe karşı duyarlı bireyler olabileceklerdir. Ancak, bu hedeflerin yanı sıra pek çok Suzuki öğrencisi verilen eğitim sonucunda çok iyi düzeyde profesyonel müzisyenler olmuşlardır.
Suzuki metodunun amaçları genel olarak şöyle özetlenebilir:
1. Çocuklara 3 veya 4 yaşlarında başlamak üzere çalgı eğitimi vermek,
2. Sürekli olarak, mümkünse doğumdan itibaren çocuklara müzik dinletmek,
3. Çalgı eğitimine başladıktan sonra nota eğitimine geçmek,
4. Verilen aktiviteleri her gün sürekli olarak tekrarlatmak (Suzuki çocuklara “sadece yemek yediğiniz günler çalışın” diye tavsiyede bulunmuştur),
5. Doğal bir yolla başkaları ile ve başkalarının önünde müzik yapmak,
6. Diğer öğrencilerin derslerini izlemek ve haftada bir kez grup dersi yapmak,
7. Aile işbirliğini sağlamak,
8. Pozitif bir öğrenme ortamı hazırlamak,
9. Çocukların, evlerde küçük, konser salonlarında ise büyük boyutlarda konserler vermelerine olanak sağlamak,
10. Eğitilmiş öğretmenlerin vereceği yüksek standartlarda eğitim sağlamak,
11. Dünyanın dört bir tarafındaki Suzuki öğrencileri ile müzik dili aracılığı ile sosyal bir iletişim kurabilmek.