Arif Sağ ile Müzik ve Yaren
Efsane izlemek kolay bir şey değil. Yetmiş yaşında dev bir çınar karşınızda bağlamasıyla oturuyor ve bir saat boyunca aralıksız hava çalıyor. Ne hava ama, birbirine ustayla işlenen bir saatlik bir müzik şöleni. Kısmen enstrümantal ağırlıkta sözlü. Bağrınızı yakan o tok sesi size anılardan birer birer nağmeler sunuyor. Dile kolay Sivas katliamından sağ kurtulan bir üstat var karşımızda, yaşadığı acılar, hüsranlar, aşklar, duygular sel oluyor taşıyor.
Salon İKSV hınçla dolu, boş yer bulana aşk olsun. İnsan salona girerken bir yutkunuyor. Beşinci yaşını daha yeni kutlayan Salon İKSV’den böylesi bir enerji uzun zamandan beri almamıştım. Sahnede ise tek bir sandalye, bir mikrofon ve iki şişe ufak su. Değer bilen kulakların heyecanla beklediği Türk Halk Müziği’nin temel taşı.
İlk kez Salon İKSV sahnesinde yer alan usta arşivinden değerli eserleri ard arda sıralamaya başladı. Batı’ya Anadolu müziğini tanıtan öncülerden biri olan Arif Sağ bu gece de pek çoğumuzun nefesini kesti. Tutkuyla parçalarını yanımda okuyan ve ustaya eşlik eden seyirci beni çok etkiledi. Her tutkunun yaydığı enerji beni de kavradı, beklemediğim bir duygusallığa savruldum. Zaman zaman kafa salladım, derin düşüncelere dalıp hatta bir ara ağladım. Müziğinin ihtiva ettiği yüce gücünün insan üzerine dayattığı tüm duygular bir sel olarak akıp geçti.
Milletvekili, akademisyen, müzikolog, aydın, ozan, saz şairi, aşık ve yazar gibi pek çok unvanı taşıyan Arif Sağ yüreğinden akan nağmeler ile yaklaşık bir buçuk saat sahnede kaldı. Anadolu müzik tarihinde bir müzik yolculuğuna çıkarttı dinleyenleri, elimizden tutup kılavuzluk etti. Halk müziğinin en güzel ezgilerini seslendirerek bizleri tüm Anadolu’da seyahat ettirdi. Sivas’tan, Anamur’a, Erzurum’dan, Ankara’ya süzülüp durduk. Solak olan sanatçı altı telli bağlamasını tabir yerindeyse döktürdü.
Bir saatlik farklı parçalardan oluşan doğaçlamasından sonra mütevazi bir şekilde ayağa kalkıp seyircisini selamlayan usta daha sonra kısa bir sohbete daldı. Bizlere bulunduğumuz dönemin biraz olsun altını çizdi. Korkaklığın bir şeye faydası olmadığını, bir korkağın olsa olsa 3 gün daha fazla yaşayacağını söyledi. İnsan ayakta direnmeli oturarak bir faydası olmaz diye sözlerine devam etti. Özellikle Türkiye’yi karıştırmaya çalışanları kınadı. Alevi, Ermeni, Çerkez, Kürt, Musevi ve Türk hepsi birlikte yaşayan topluluklar. Her şeye rağmen de birlikte var olacaklar. Zaman duygusallık zamanı değil artık akılların çalışması gereken zaman diye konuşmasını sonlandırdı. Tam da Hrant Dink’in ölüm yıl dönümü takvimine denk gelmesi ayrı bir önem kattı. Sonra bir bis niteliğinde uzun bir hava çaldı, bol bol cim (bağlamanın ortasındaki tellere verilen ad) teline yüklenerek.
Yine mütevazi, gözlerinin için gülerek, önünü ilikleyerek seyircisini selamladı ve sahneden ayrıldı. An itibariyle sahne bir daha belki de ağırlayamayacağı şöhretten yoksun kaldı. Böylece Arif Sağ ile müzik ve yaren sona erdi…
Merak edenler için:
Bağlama: 12. ve 13. yüzyıllardan beri bilinen, telli Türk halk çalgısıdır. Halk arasından yaygın adı saz’dır. Kopuzun zamanla değişen bir modeli olarak bilinir aynı zamanda.