Leblebici Horhor
Dikran Çuhacıyan’ın üç perdelik komik opereti. İlk kez sahnelendiği tarih ve yer hakkında iki kuvvetli ama farklı bilgi var; bazılarına 1875’te Gedikpaşa Güllü Agop Tiyatrosu’nda sahnelendi / diğerlerine göre, Beyoğlu’ndaki Fransız Tiyatrosu’nda Osmanlı Operet Kumpanyası tarafından 1876 Ocak’ında sahnelendi. Hürşit adında zengin ve yakışıklı bir gençle, Leblebici Horhor Ağa’nın kızı Fadime’nin aşkını konu alan oyun, Çuhacıyan’ın en ünlü yapıtlarından biridir.
Librettosu Takvor Nalyan tarafından yazılmış. Üç perdelik komik opera, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığı dönemde ve İstanbul’da geçer. Birinci perde Kağıthane’de başlar. Mirasyedi Hurşit Bey, dört dalkavuğu Sansar, Cingöz, Canyakan, Cımbız Şakir, Fitne Kutusu, Hayrat Yıkan ve Çingene kızlarla eğlenmektedir. “Hep birlikte eğlenelim, kaderi defedelim” şarkısını söylerler. Ancak Hurşit düşüncelidir. Şile’ye eğlenmeye gittiğinde İstanbul’da leblebicilik yapan Horhor’un kızı Fadime’ye aşık olmuştur. Fadime de ona tutulmuştur. Hurşit, Sansar’ın yardımıyla Fadime’yi İstanbul’a getirmeyi başarır. Bir bahar günü Fadime Kâğıthane’ye Hurşit’le buluşmaya gelir. Fadime şarkı söyler: “Bahar geldi, oh oldu yaz.” Bu esnada Horhor Ağa çıkagelir. “Leblebici Horhor derler, memlekette hep bilirler.” Babasının gelişiyle Fadime saklanır, Hurşit de babayı konağına götürür.
İkinci perde de konakta başlar. Horhor, konakta kızına kavuşur ve köydeki Muhsin Pehlivan’la evlendirmek için onu götürmeye çalışır. Kızını konaktan kaçırmak için kadın kılığına giren Horhor, Sansar tarafından dayak yer. Kurtulmak için üç kere horoz gibi öter. Sansar kaçar ancak Horhor alaylara uğrar. Sivrisinekler, “Sivrisinek saz mı geldi, davul zurna az mı geldi, Zanzanlar da, “Zan zan eder tamburumuz, dan dan eder davulumuz,” demeye başlar. Horhor yediği dayak ve bu alaylar üzerine İstanbul’un bütün leblebicilerini yardıma çağırmaya karar verir.
Üçüncü perdede leblebiciler, Hurşit’in konağı önünde toplanır. Leblebiciler, konaktakiler ve konağı koruyan Yeniçeriler kavgaya tutuşur. Bostancıbaşı gelir, kavgayı yatıştırır ve bu patırtının nedenini öğrenmek ister. Sonunda Leblebici Horhor, kızının Hurşit’le evlenmesine razı olur. Müzik başlar: “Çalalım dümtek, davul, zurna, dümbelek.” Perde kapanır…
Verdi operalarının daha çok Rigoletto’nun etkisiyle yazılan Leblebici Horhor, döneminde büyük ilgi görmüş, Yunanistan ve Mısır’da sahnelenmiş. 19. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’da geçen öyküde başlıca geçen kişiler: Hurşit (tenor), Sansar Hasan (bariton), Leblebici Horhor Ağa (bariton), Fadime (soprano), Kamer (mezzo-soprano), Bontanbaşı (bas).
Operetin başarısı sonrası 1916 yılında Leblebici Horhor Ağa ülkemizdeki ilk konulu film denemesi olarak tarihe geçer. Ancak, Leblebici Horhor Ağa ne yazık ki başrol oyuncularından birinin ani vefatıyla yarıda kalmıştır. Daha sonra Muhsin Ertuğrul sayesinde iki defa “Leblebici Horhor” (1923) ve ”Leblebici Horhor Ağa” (1934) adlarıyla filmi çekildi; 1965’te Ankara Devlet Operası sanatçıları tarafından sahnelendi; 1975’te televizyon filmi olarak çekildi. En güzel anekdotlardan biri filmin Venedik 2. Uluslararası Film Festivali’ne katılıp onur belgesi almış olmasıdır. Bu durum, Türk sineması tarihinde yurt dışından gelen ilk ödül sayılmaktadır.