Vula Viel
Bazı albümleri dinler dinlemez hemen rafa kaldırırsınız, bazılarına bu süreci biraz uzatıp bir kaç defa daha şans vermek istersiniz, bazılarına da anında arşivinizde güzel bir yer açarsınız. Bu elbette kişiden kişiye değişen, müzik zevki ve beklentisi ile farklı olanlar ve tepkiler veren bir veri. İşleyişi ise, içinizdeki müzik perisinin algısı ile orantılı. Rasyonel olan müziklerin daha fazla bir genel kitle beğenisi olurken, farklı olanın beğenisi nispeten daha az.
Yukarı Batı Gana ve Burkina Faso’da yaşayan Dagaare kabilesinin devam eden diyalektler zincirlemesi içerisinde yer alan yerel dilinde İyi iyidir anlamına gelen Vula Viel adlı grup bu yıl hiç zorlanmadan arşivime giren albümlerden biri. Her ne kadar Ekim ortasında piyasaya sürülmüş olsa bile hızlıca yılı kapatıp beni en iyilerim arasında yer aldı.
Grubun kurucusu olarak ön planda duran Bex Burch yaklaşık 3 yıl Gana’da yaşadıktan sonra Londra’ya geri dönüyor. kafasında müzik olan bu genç sanatçı yanına Dan Nicholls (bas synth/klavye), George Crowley (saksafon), çift bateristler Simon Roth ve Dave De Rose, ve çift vibrafoncu Jim Hart ve Stephen Burke alarak Vula Veil’i kuruyor.
Son zamanlarda kulak misafiri olduğum elektronik ve dünya müziği harmanlaması var karşımızda. Bu oldukça ince bir sınır ya kaliteli bir üretim veriyorsunuz ya da tek dinleme ömürlü bir çalışma. Vula Veil elindeki zamanı sorumlu bir şekilde kullanarak yoğun minimalist ritmik melodileri Afrika, elektronik ve yerel tınıları birleştiren bir müzik ile karşımıza çıkıyor. Grubun müziğinin yüreğini ksilofon enstrümanı besliyor. Adını, “tahta sesi” anlamına gelen Yunanca kyslon “tahta” ve phone “ses” sözcüklerinden alan vurmalı çalgının tarihimize Güney Asya’dan çıktığı sanılır. 16. yüzyılda Avrupa’da görülmeye başlanan enstrüman küçükten büyüğe doğru yan yana sıralanan tahta plakalardan oluşur (bakınız albümüm kapağına). Vula Viel ise Bex Burch’un çaldığı Gyil adlı yerel bir ksilofon kullanıyor. Kutsal kabul edilen Lliga ağacından yapılan bu enstrüman fiilen ilk defa uluslararası platforma bu kadar ön planda. Elektronik, caz ritimleri ile birlikte el tutan Gyil pek çok yerel enstrüman gibi kendisini gösterebilen özellikle sahip. Ritimler arasındaki örücü yapısı, tınıları birleştirip aynı zamanda düzenli olarak karıştırabiliyor.
Tekrar araştırılan, değerlendirilen ve sunulan Afrika ritimleri bu defa farklı bir paket içerisinde. Ben grubu geçen ay Spotify’da benzer bir kulvarda süzülen genç ve yenilikçi İskandinav Monoswezi adlı grubu dinlerken önerilenler listemde keşfettim. O gündür de sık sık ziyaret ettiğim bir grup oldu. Oldum olası Afrika ritimlerinin caz müziği ile olan etkileşimini seven bir müzik kulağım var. Bence en uyumlu iki müzik tarzından biri ve bu örnekleri mümkün olduğu sürece 11 yıldır 94.9 Açık radyo’da yayınlanan programım Dünyayı Dinliyorum’da müzikseverler ile paylaşıyorum. Bu iki tarzın bütünlüğünden çıkan ritimlerin oluşumu daha önce dokunulmayan notalara rahatlıkla erişebiliyor. Bunuda kavrayan gruplar da genel akım içerisinde fark yaratabiliyor.
Vula Viel’in müziği sükunetten yola çıkarak, ilerledikçe yanına eklediği ritimler ile gelişen bir yapıya sahip. İnce bir ritmik yol, ortalarda melodik kilo alıp, sonlara doğru geniş bir müzik akıntısına dönüşüyor. Yerel cenaze ritimlerinden, evlilik, sosyal içerikli melodilere kadar uzanan bir oluşum var karşımızda. Zaten Afrika serpiştirilmiş müziklerin pek çoğunda yer alan bu benzer konular Vula Veil’in müziğinde de utangaç değil.
Bu genç ekip bir farklı kapı açtıkları aşikar, yoğun caz ve dünya müziği kulvarında bir çeltik attıkları şüphesiz. Eğer bunu sorumlu bir şekilde sürdürebilirlerse farklı bir algı ile kalıcı olabilirler. Umuyorum kendilerini popülist akıma kaptırıp o girdabın içerisine sokulmazlar zira çok yazık olur. Ben ama iyimserim ziya iyi iyidir…