Georges de La Tour
İki yaşlı adam sözlü atışıyor. Biri bıçakla ötekini tehdit ederken diğeri bir enstrümanı yatay tutarak ötekini itiyor. Söz konusu enstrüman bir shawm (İngilizce) veya Scialumo (İtalyanca) yani Şalümo. Bir nevi ilkel bir klarnet veya benzeri ağaçtan yapılmış üflemeli bir çalgı. Belinde ise bir nefesli çalgı daha var. Elinde bıçak tutan müzisyenin belinde ise bir hurdy-gurdy var yani gövdesi bir lavtayı andıran mızrap yerine mekanik bir çarkın döndürülmesiyle çalınan bir telli çalgı. Ressam Georges de La Tour bunları gözlemlemiş.
Çalgının alt ucundaki kol çevrilince, gövdenin içine yerleştirilmiş olan tahtadan bir çark döner ve göğüs tahtasındaki yarıktan dışarıya çıkan bölümü tellere alttan sürtünerek ses çıkarır. Asıl ses perdeleri, çark düzeneğinin yanındaki tuşlara basılarak elde edilir. 10. yüzyılda organistrum adıyla bilinen ve bir kişi çarkı çevirirken bir diğeri de tuşlara basarak bir kilise çalgısı bu enstrümanın ilk örnekleri arasında kabul edilir. Zamanla hurgu-gurdy gelen bir tanım olarak kabul edilmiş ve sokak piyanosu veya laterna aynı mekanizmayı kullandığı için benzer isim ile anılmış. Ancak bizim bu tabloda sokak müzisyeninin belinde gördüğümüz gerçek anlamda hurdy-gurdy.
Fransız ressam Georges de La Tour (1593-1652) bu tablonun ilhamını gerçek hayattan almış. Akşam sokaklardaki müzisyenlerin yaşantısından bir kesit var karşımızda. Özellikle Georges de La Tour bu tabloyu resmettiği dönemlerde sokaklarda yaşayan müzisyen sayısının oldukça fazla olduğu tarih kitaplarında belirtilmekte ve bundan dolayı sık sık çıkan kavgalar ağırlıkta devlet görevlileri tarafından sertlik kullanılarak dağıtılmak durumunda kalmış.
1620 ile 1630 yılları arasında tabloyu resmettiği düşünülüyor. Bu dönem tarihte otuz yıllık savaş dönemi olarak bilinir. Sanatçının yaşadığı Lorraine bölgesi ne yazık ki o dönemin kuvvetleri tarafından oldukça hırpalanmıştı. Kendi zamanında oldukça meşhur olan ressam ölümünden kısa bir süre sonra hemen unutuldu ta ki 20. yüzyıldaki sanat tarihçileri onu tekrar keşfedene kadar. Eserleri tek tek müzelerde ve özel koleksiyonlarda bulunup kayıt altına alınana kadar isimsiz olarak sergilendiler.
Burada gördüğümüz The Musicians’ Brawl (Müzisyenlerin Kavgası / 94 ile 141 cm ebadında) adlı tablosu 1950’ler sonunda Galler’de özel bir koleksiyonda bulundu ve Christie’s’de yer alan bir müzayede yaklaşık 380.000 Guineas’e Los Angeles’daki J. Paul Getty Müzesine satıldı. Söz konusu tablo hala bu müzede sergilenmekte.
Tabloda yer alan sağ tarafta kalan diğer iki müzisyen, biri tulumcu diğeri kemancı tabloda sürmekte olan tartışmanın dışında kalıyor. Ayrıca kavga eden iki müzisyeni ayırmak için en ufacık bir çaba göstermiyorlar. Görünüşe göre kavgayı oldukça komik buluyorlar zira vücut dilleri ve ifadeleri oldukça ironik.
Kemancı doğrudan bize bakarak gülüyor. Öte yandan tablonun en solundaki muhtemelen kör olan yaşlı kadın sopasını kavrayarak umutsuzluk içerisinde haykırıyor. Tablonun sağ tarafından ki bize gülen sokak müzisyeni ile tamamıyla zıt bir ifade sergiliyor. O da bize bakıyor ama farklı bir anlam var yüzünde.
Tablonun ana ilham kaynağı Latin bir atasözü. Bu atasözü “etiam mendicus mendico invidet” yani “Bir Dilencinin Kederi, Bir Diğerinin Kapıda Olup Gitmesi.” Burada dilenciler aynı zamanda sokak müzisyenleri. Genellikle evsiz barksız, kör, sakat olan bu sokak sanatçıları toplumun sınırında yaşayan kişiler olarak bilinip tablolarda enstrümanları ile örtüştürülürmüş. Dönem sanatçılarının bu tür normal olmayan kişilerin tasviri genellikle ses yani müzik ile olurmuş.
Olabildiğince gerçekçi ve aynı zamanda komik.