Acı Gerçekler
Kimseye bağlı olmadığımdan dolayı şu an yazacaklarımı rahatlıkla yazıyorum. Pek çok kişinin çıkar savaşı olduğundan dolayı ne yazık ki gerçekler ortaya hakkı ile çıkmıyor veya çıkartılmıyor. Bu konuda müzik yazarlarının sonuna kadar arkasındayım zira birilerini rahatsız ettikleri an: güle güle davetiye, güle güle röportaj imkânı, hoş geldin asık yüz, hoş geldin tanınmazlık.
Maalesef durum bu kadar ayaklar altında ve en ilkel safhada.
Müzik yazıları sayesinde müzikseverler normal koşullarda ulaşamadıkları bilgilere ulaşıp, beğendikleri veya tanımadıkları sanatçılar hakkında daha fazla bilgi sahibi olma imkânı yakalar. Bir müzik yazarının da görevi bu tür konuları en rasyonel ve objektif biçimde okurlarına ulaştırmak. Ancak bu süreç öyle yazıldığı kadar kolay olmuyor. Müzik yazarı bu tür imkânları yakalayabilmesi için birkaç kez takla atmak zorunda kalıyor. Zaman zaman yalvarması bile…
Neden mi?
Zira araya konu ile uzaktan yakında ilgisi olmayan insanları girmesi söz konusu. Bu tür insanlar, değerli müzik yazarlarının veya mesleği dolaylı yönden müzik yazmak olanların önüne “yap bir güzellik” politikası ile geçebilmekte. Ekmeğini bu meslekten kazananların önüne bir telefon, bir göz kırpma ile geçebilmek her halde en kolay bizim ülkemizde yaşanmakta. Bu açıkçası içler acısı. Müzik yazarlarına yapılan hakareti bir tarafa bırakın, ya gelen sanatçıya yapılan terbiyesizlik? Diyeceksiniz ki sanatçı bunu nereden bilecek, emin olun bu tür şeyle çok kolay anlaşılmakta.
Fazla detaya girmeyeceğim ancak bazı örnekler belki meselemi desteklemek için sizlere fikir verebilir. Bir konserde fotoğraf çekebilmek için akla karayı seçip akredite aldıktan sonra bir bakıyorsunuz göz kırpma ile yetkisi olmayan insanlar özel alana alınabiliyor. Bir saniye durup bunu bir şekilde kabul edelim. Peki, bu sonra dâhil olan kişilerin özel bölgeye girip sadece iphone veya Blackberry ile fotoğraf çekmelerine ne diyelim… Yanlarında profesyonel makinalar ile fotoğraf çeken meslek sahipleri varken bu ne cüret?
Hadi bunu da kabul edelim, peki bu özel bölgede, zaten kısıtlı bir süre içerisinde, fotoğraf çekmek yerine dans etmeye ne denebilir?! Ben sadece pes diyorum! Ama bu o dans edenleri suçu değil onları bir göz kırpma ile bu özel bölgeye alan organizatör veya sorumlu zincirindeki kişiler.
Konu sadece bununla bitse en azından geceleri biraz kâbus görmeden uyuyabileceğim ama maalesef öykümüz burada bitmiyor. Bazı konserlerde sahne arkalarına konu ile uzaktan yakından alakası olmayan insanların girdiğini de çok güvenilir kaynaklardan öğrendim. Ben buna birebir şahit olmadım ancak sonra sosyal medyada paylaşıma fotoğraflar bu iddiayı fazlasıyla kanıtlar boyutta. Kendi tecrübelerime dayanarak bunu şöyle örnekleyebilirim.
Yıl 2005’de Rock’n’coke festivaline belki hatırlarsınız The Cure gelmişti. O zaman www.thecuretr.com diye ilk The Cure Türk severler sitesinin sahibiydim (söz konusu site şu an bir dosya içerisinde sıkışmış, günışığını görme zamanını bekliyor) ve çok uzun bir süreç sonucunda kendime The Cure ile tanışma imkanı yarattım.
Aynı zamanda www.thecuretr.com sayfasını takip edenler arasında yapılan özel bir çekiliş ile bir kişi daha içeri davet etme imkanı yakaladım. Heyecanla konser günü bu buluşmayı beklerken ayaküstü gördüğüm eski bir arkadaşım heyecanımı paylaşacağına adeta kıskançlığını kustu. Okey o da fena bir The Cure hayranı değildi ancak bu konuda en ufacık birşey yaptığını görmedim. O dönemlerde zengin bir kocası olup evcilik oynuyordu. Bana söylediği cümleyi hala anımsıyorum “ben de gelip Robert Smith ile tanışacağım bak gör” demişti. Ve yalan söylemediğini Robert Smith ile fotoğraf çekerken anladım. Bir şekilde sınırlı kişi kabul edilen tanışma ortamına o da girmişti zira organizatörlerin dışında çok alakasız daha üst birisini tanıyordu. O üst birisi hala müzik piyasasında saygın bir kurumun başında.
Evet, işler bu kadar basit yürüyor bu müzik camiasında… Ense tokat dili normal dile tercih ediliyor. Doğru söyleyen binbir konsere davet edilmiyor ama uzaktan yakından alakası olmayan herkes o konserde ya VIP Salonu’nda, ya arka sahnede ya da bedava içki içmekte. Ne güzel değil mi, emek böyle yok sayılır ve ayaklar altında ezilir…