Marcel Khalife – müzik yaraya ilaçtır, umut verir, neşe verir
Hıristiyan ve Müslüman kültürlerinin yüz yıllar boyunca bir uyum ve huzur içinde yaşadığı Lübnan’dan gelen Marcel Khalife, Arap müzisyenler arasında en saygıdeğer konuma sahip. 1950 yılında Lübnan’da Maruni (Doğu Katolik) bir ailede hayata gözlerini açan sanatçı, Arap ve aynı zamanda Hıristiyan olmasından dolayı çok kültürel bir kesişim noktası. 70’lerden beri fiilen müzik yapan, yaklaşık yirmi albümü bulunan udi ve besteci.
En çok beğendiğim, ülkemizde de Equinox etiketi ile çıkan “Taqasim” adlı albümünden sizlere bahsetmek istiyorum.
Hıristiyan müziği ve yoğun Kuran okumaları içinde geçen çocukluk yıllarında Marcel Khalife, müziğe karşı yoğun bir ilgisi olduğunu fark etti. Bu iki kültürün kesiştiği noktalarda müziksel duyarlılığını geliştiren sanatçı, genç yaşta ud ile ilgilenmeye başladı. Zamanla bunu bir tutkuya çevirdi ve Beyrut Ulusal Konservatuarında bu enstrüman üzerine eğitim aldı. O döneme kadar geleneksel olarak katı kurallara bağlı olan bu yöresel enstrüman, Marcel Khalife tarafında sınırları zorlanarak farklı bir çalma tekniğine taşındı.
Böylece yüzyıllar boyunca kısıtlı bir çerçeve içerisinde çalınan enstrüman bir anda çok geniş bir müzik skalasına ulaştı. İçindeki müzik tutkusu ile azmini birleştiren sanatçı geniş vizyonu sayesinde ud enstrümanına farklı ve ayrıcalıklı yeni bir hayat verdi.
Müziksel mirasını ve Arap ilahilerini ön plana çıkartmak maksadıyla, genç sanatçı 1972 yılında ilk grubunu oluşturdu. Lübnan’da peş peşe konserler vermeye başlayan grup, dört yıl gibi kısa bir süre sonra dağıldı. Marcek Khalife müzik yaşantısına adını Suriye’deki bir kasabadan alan ve aynı zamanda savaş alanı anlamına gelen Al Mayadine Ensemble adlı topluluk ile devam etti. İlk grubundan elde ettiği tecrübe ile Al Mayadine Ensemble ile yaakalamış olduğu tanınırlılığı çok kısa bir süre içerisinde sınırları aşarak tüm Arap ülkelerinde, Avrupa’da ve Amerika’da takip edilen bir konuma ulaştı.
Arap müziğinin tekdüze klişe kurallarını yıkıp, bu müzik türüne yeni bir ufuk kazandıran sanatçı, istikrarlı ideolojisi sayesinde kendi toplumunun ve dünyanın Arap müziğini algılama seviyesini arttırdı. Katı kurallara sahip olan Arap toplumunda aslında sosyolojik bir devrim yarattı. Ud çalgı aletinin çalma tekniğini ve sınırlarını geliştiren sanatçı, özellikle şair Mahmoud Darwish’in sözlerini kullandığı ‘Ummi’ (Annem), ‘Rita W’al-Bundaqiya’ (Rita ve Tüfek), ‘Tusbahouna ala Watan’ (Vatana gazel) ve ‘Jawal al-Safr’ (Pasaport) adlı besteleri ile tüm Arap dünyasında uzun süre dillerden düşmedi.
Ülkelerini kaybeden Filistin mültecilerin hep yanında olan sanatçı, 1999 yılında en iyi Filistin Müzisyen ödülüne layık görüldü ve ayrıca 2005 yılında UNESCO Barış sanatçısı olarak deklere edildi. Müziği ile adeta açılan tüm yaralara merhem olduğuna inanan sanatçı, hiç çekinmeden, iç savaş demeden bombalanan Filistinlilere milliyetçilik ve devrimcilik mesajları taşıyan konserler verdi. Ancak sanatçı ne yazık ki 1995 yılında yine Mahmoud Darwish’in ‘I am Joseph, Oh Father’ adlı parçasında Kuran’dan iki cümle kullandı diye dini değerlere hakaret ettiği gerekçesiyle birçok Arap ülkesinde yasaklandı ve hatta 3 yıl hapis istemiyle yargılandı.
Birçok Arap entelektüelini ayağa kaldıran bu yargı süreci yaklaşık beş yıl sürdü ve sanatçının beraatı ile sonuçlandı. İlk defa İslam dünyasında bu kadar karmaşa yaratan sanatçı, beraatı ile ifade özgürlüğünü kanıtlamış oldu.
Altmış dakikadan oluşan, benim çok beğendiğim “Taqasim” albümünde sanatçı, 20 dakikalık üç bölümden oluşan doğaçlama besteleri ile 1941 doğumlu dünya çapında tanınan Filistinli şair Mahmoud Darwish’e hürmetini tekrar sunuyor. İnce işlenmiş enfes müziksel bir epik sunan sanatçı, tek vuruşlardan sert vahşi tıngırdatmalara kadar ud çalgı aletine yeni bir boyut kazandırmış.
Çift basta Peter Herbert, vurmalı çalgılarda oğlu Bachar Khalife gibi değerli ve kendisi gibi maceraperest sanatçıları yanına alan Marcel Khalife, sözsüz bir biçimde sadece müziğin hakim olduğu bir atmosfer yaratmış. Her sanatçının ön plana çıkma fırsatına sahip olduğu bu çalışmayı dinlerken kendinizi adeta üç farklı yolun kesiştiği noktada, tüm ritimleri çok rahat algılayabildiğiniz bir noktada buluyorsunuz.
Söz ve kelimelerin hâkimi olan bir şaire sözsüz, sadece müzik ile hürmet sunmak ilginç bir durum gibi gözükse bile, aslına bakarsanız bu kadar belagatli ve güzel müzik, sözlerden çok daha anlamlı. Bu albümde tam anlamıyla özgür hareket eden Marcel Khalife, tüm bilgisini ve yeteneğini hiç çekinmeden sergilemiş. Kesinlikle sanatçının şu ana kadar yapmış olduğu çalışmalar arasında ayrı bir yere sahip olan “Taqasim” bir başyapıt mertebesinde. En azından benim için.