Femi Kuti
İngiliz şair Gerard Manley Hopkins(1844–1889)’in yazdığı gibi: “Çocuk, adamın babası” bu yazımda ele alacağımız Femi Kuti’ye birebir uymakta. 1997 yılında hayata gözlerini yuman efsanevi Nijeryalı Afro-beat yıldızı Fela Anikulapo Kuti’nin 1962 Londra doğumlu oğlu Femi Kuti, bir müzikal ikon ve hakkıyla babasının takipçisi. Femi Kuti kendi kişisel müziksel kariyerine adım atmadan önce yıllarca babasının Egypt 80 adlı grubunda çaldı. Hem müzik hem de etkileşme bakımından babasının mirasını sürdürebilen çok az sanatçıdan biri olan Femi Kuti, bu unsurdan dolayı hem kutsanmış hem de lanetlenmiş durumda. Her zaman medyanın ilgisini çekmeyi başaran ve reklâm yapmakta zorlanmayan Femi, tüm kişisel başarılarına rağmen ne yazık ki sonsuza kadar Fela’nın oğlu olarak anılacak.
Canlı konser kayıtlarını ve toplama albümleri saymazsak “Day By Day” sanatçının 2001 tarihli “Fight To Win” albümünden sonra gelen ilk yeni üretimi. Basın bildirisine göre bu sürecin uzamasındaki en büyük neden Femi’nin yoğun konser zincirlemesi ve ailesel sorumlulukları. Zaten sanatçıda sürecin uzunluğunun farkında olup albümün kitapçığında tüm hayranlarına sabırları için teşekkür ediyor. Bu oluşum sürecinin uzamasına ayrıca Nijerya müzik endüstrisindeki zorlukları da eklemekte yarar var. Kardeşi Seun ile aynı ay yeni albümünü çıkartan Femi, adeta babasının mirasını hakkıyla yaşatıyor. Her ne kadar Fela’nın eriştiği noktaya varması için hala bir fırın ekmek yemesi gerekse bile, Femi bu hedefinde sürdürülebilir adımlarla ilerliyor.
2007 yazında Paris’te bu yeni çalışması için stüdyoya giren sanatçı yaklaşık 1,5 yıldan beri üzerine çalışıyor. Bu süreç zarfında Femi kendini de geliştirmeyi ihmal etmeyip org, soprano, alto, bariton ve tenor saksafonun yanı sıra trompet çalma hünerlerini geliştirdi ve özellikle piyano çalmayı öğrendi. Uzun zamandan beri bütünleştiği saksafonunu bir yana bırakarak ilk uzmanlaştığı enstrüman olan trompete geri dönen Femi, bu tercihinin ne kadar doğru olduğunu hemen albümdeki parçalarda belli ediyor. “Fight To Win” albümünden aşina olduğumuz rap ve R&B sanatçıları bu albümde yerlerini çoklu enstrümantalliğe bırakmış. “Day By Day” çalışması Femi’nin cazsal harmanlamalara nispeten daha fazla sokulduğu bir ürün olmasına rağmen bir önceki üretimlerine kıyasla daha Afrobeat tarzı ile örtüşen bir oluşum. Bunun en büyük sebebi ise hiç kuşkusuz müziğe takviyede bulunan artı enstrümanlar ve 17 kişiden oluşan organik ve bütünsel Positive Force adlı grubu. Armoni ve melodinin dünyaya barış getireceğinin sürekli tekrarlandığı ‘Oyimbo’ adlı parça ile açılışı yapan albüm, daha sonra ‘Politikacıların umurunda değil nakaratlarıyla ‘Tell Me’ adlı parçaya uzanıyor. Albümde Femi’nin söz yazarlığının geliştiğini de gözlenmekte, özellikle Miles, Coltrane, Ellington, vb sanatçıları andığı ‘Do You Know’ ve ‘Tension Grip Africa’ sanatçının uzun zamandan beri ürettiği en başarılı sözlere haiz.
Son zamanlarda Nijeryalıların cevaplar için kiliseye sığındıklarını sık sık vurgulayan albüm, Femi’nin belki de din olgusunun en çok ön plana çıkartan çalışması. Sanatçı bu yeni moda akımı kör kütük desteklemektense sorularıyla işi daha da bir bulanıklaştırıyor. Dinsel temaları bir yana bıraktığımızda ise albümde yine her zaman var olan klişe konular yer almakta bunlar sırasıyla; kokuşmuş politikacılar, ülke varlığını sömüren milliyetçiler ve fakirlerin sesi. Müziğinin çoğu Afrikalıya umut verdiğinin bilincinde olan sanatçı, Nijerya’nın hatta Afrika’nın bir müziksel umudu niteliğinde. Umutsuzluk içinde albümlerini dinleyen Afrikalıların daha sonra yenilenip, umut içerisinde ve enerji yüklü bir şekilde günlerine başladıklarını gözlemleyen sanatçı yaptığının bir umut elçiliği olduğunu ifade ediyor. Belki babası gibi efsane mertebesine ulaşamayacak ancak müziği çok daha geniş kitleler tarafından bağırlarına basılacak. Ne de olsa onun artık silinmez bir unvanı var: Afrika’nın ihtiyacı olan umut!