Kettle Drummer
Paul Klee’nin en son eserlerinden biri var karşımızda, adı “Kettle-Drummer”. Bir kaç kuvvetli fırça darbesiyle, sanatçı etkileyici, aykırı bir kompozisyon yaratıyor. Geniş siyah çizgilerin içerisinde yer alan zıtlıklar, saf bir alan üzerinde varlığını haykıran aydınlık bir renk üzerinde konumlandırılıyor. Çizgi ve renk bu kez daha çok sesliliği temsil ediyor. Kırmızı ve turuncu arasında süzülen parlak renk (Goethe ve Kandinsky’nin de dediği gibi) tablodaki en kuvvetli ve pozitif etkiyi yaratıyor. Kalın siyah çizgiler anıtsal bir şekilde tablonun başrolünde bir nota niteliğinde sallanıyor. Hızlı çizilen, keskin kontörlü çizgiler taban tabana zıt renkler arasında formsuz bir armoni yansıtıyor. Şekiller de kendi içlerinde zıtlık gösteriyor ama yine bir müziğin melodileri gibi bütün halde duruyor.
Bestelenen ve rahatlatılmış yüz ifadesi, keskin çizgiler ile yoğunluk veriyor. Ortada bize bakan göz hipnotik bir biçimde bizleri süzüyor. Keyifli müzik dinleyen veya çalan bir bedene ait tek göz, her şeyin hâkimi. Kalın çizgilerin ucundaki yuvarlaklar dinamizmi yumuşatmak için kullanılmış. Farklı elementlerin hareketliliği izleyene zamanın ilerlemesini aktarıyor. İzleyen ile izlenen arasındaki durağanlık ve aynı zamandan bir hareketlilik var. Zeus’un babası Chronos gibi burada gördüğümüz baterist zamanın ritmik pasajını ifade ediyor.
Klee için müzik her zaman sanatın disiplin konusundaki en üst bilirkişisi oldu ve bunu geniş bir öz bakış ile eserlerine yansıttı. Müzik bir kopyalama mantığının aksine ona “doğanın en derinliklerini” gösterdi. Evrenin derinliğini tartmak ve dünyanın görüntüsü arasındaki kurulan köprüyü inşa etmesine vesilen olan unsur her zaman müzik oldu. Müziğin ritimsel kimyasını araştırıp derinlemesine inceleyen sanatçı böylece bunları tablo üzerinden renklere dönüştürdü. Klee yeni bir metot geliştirdi ve buna çok sesli resim yapma biçimi adını verdi. Buradaki çok seslilik ağırlıkta ve özellikle müziğe atfedildi. Müziğin sadece matematiksel yönü Klee’nin ilgisini çekmedi zira en beğendiği besteciler arasında yer alan Bach ve Mozart’ın bütünsel etkileşimi ruhunu besledi ve bunu tablolarına yansıttı.